Selam dinleyicim,
Biraz önce duştaydım.Duş alırkenki zaman dilimi düşncelere en yoğun kapıldığım zaman dilimlerinde zirveye oynuyor.Öyle ki kafamın altında yastık olduğu zaman kafamın üstünde duş başlığı olduğu zamana kaybediyor.Ya da sessizlik suyun vücuduma çarpma sesine kaybediyor bu yarışta.
Yine duşta düşünceler içindeydim.İlk önce geleceğimi düşündüm.Neler yapmak istediğimi ve nelere sahip olduğumu.Sonra daha genele baktım.Hayatımı sorgularken inançlarımı sorguladım,varlığımı sorguladım.Son zamanlardaki inançsızlığımı düşündüm.Duştan çıkıp üzerimi giyinine kadar rutin işlerin verdiği uyuşmayı yaşadım.Sonra yatağa yaslandım.Duşta ısınan beyin alışkanlığına devam ediyordu.Sonra aklımdan güzel cümleler geçti.Ne de güzel konuşuyordum içimden.Sana söylemek geldi içimden.Ve şimdi bradayım.
Başlığı gördün ya işte.Aklıma ateistler geliyor arada.Neden inanmadıkları.Onlara nasıl karşılık vereceğim.Onlardan daha mı akıllı olduğumu sorguluyorum.Yoksa sadece çevreme uyum sağlayarak mı devam ettiriyorum inançlarımı.Korkak mıyım acaba?Küçükken inanmanın ne demek olduğunu merak ederdim.Çünkü öyle bir eylem ki sonsuz hayatımızı belirliyor.Doğru şeye inanmak.O zamanlar tam olarak anlayamadığımı ama ileride hikmetini anlayacağımı umuyordum.İnanmak çok daha genel bir alana yayılmalıydı bence.Ummadığımız yerlerde inanca rastlamalıydık.Bu şekilde inancın hikmetini kavrayabilirdik.
Şimdiden söyleyeyim inancın hikmetini hala kavrayamadım.Aslında Kuran'ı henüz tamamen okumamışken ya da hayat da bir çok şeyi okumamışken böyle bir olguyu tamamen kavrayamamı olağandışı bulmuyorum.Daha yolum var gibi.Bu en azından benim için bir yaşama motivasyonu.
"Allah var mı" sorusu aklıma geliyor bazen.Allah'ın varlığını şu ana kadar yaşadıklarımla kanıtlayamıyorum.Bunu kabul etmeliyim.Ama bazen düşünüyorum insanların neden Allah'ın olmadığına inanmalarını.Hayatta kavramlar ikiye ayrılıyor.
1-İnandıklarımız
2-İnandıklarımızdan yola çıktıklarımız
İnanmayı kabul etmek diye de okuyabilirsiniz burada.Gerçekten insanların hiçbirinin somut bir kavramı sorguladığını görmüyoruz.Mesela kalem.Ama kalem aslında insanların derin mi derin birikimlerinin üzerinde duran bir kavram.Yani dibini kimse göremediği için kimse kalemle alakalı derin düşüncelere dalmıyor.Şimdi birinci kategorimize bakalım.Bence "Allah var mı?" sorusu birinci kategorinin en önemli sorularından birisi.Ben bu kategoriye şunları da ekleyebileceğimize inanıyorum.
"Sanat var mı?"
"Doğru var mı?"
"İyilik var mı?"
"Adalet var mı?"
"Ben var mıyım?"
....
Ve varsalar tanımlarını sormakta birinci kategoride.Aslında baktığımız da insanların yukarıdaki soruları da sormadığını düşünüyorum.(En azından sıklıkla sormuyorlardır)Peki bu tür soruların cevapları ne?Bunu da düşünürken inanmanın istemekle arasındaki bağlantının farkına vardım.
"Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar."
Müzemmil Suresi 19.Ayet
Aslında birinci soruların cevapları biraz isteğe bağlı.Ben Allah'ın olmasını istiyorum.Olmadığı bir senaryoyu hayal edemiyorum.Benliğime inanabilmek ve hatta bir sürü şeye inanabilmek için Allah'ın varlığına ihtiyacım var.
"Ve fakat kim cimrilik etti ve kendini müstağni (hiçbir şeye muhtaç olmayan, zengin ve kendi kendine yeterli) gördü ise."
"Ve Hüsna’yı (Allah’ın Zat’ını görmeyi) yalanladı ise."
"O taktirde Biz, ona zor olanı (kötü akıbete götüren yolu) kolaylaştıracağız."
Leyl Suresi 8,9,10. Ayetler
Birinci kategoriye verilen cevapları artık sen de ihtiyacına göre cevaplarsın!
Biraz önce duştaydım.Duş alırkenki zaman dilimi düşncelere en yoğun kapıldığım zaman dilimlerinde zirveye oynuyor.Öyle ki kafamın altında yastık olduğu zaman kafamın üstünde duş başlığı olduğu zamana kaybediyor.Ya da sessizlik suyun vücuduma çarpma sesine kaybediyor bu yarışta.
Yine duşta düşünceler içindeydim.İlk önce geleceğimi düşündüm.Neler yapmak istediğimi ve nelere sahip olduğumu.Sonra daha genele baktım.Hayatımı sorgularken inançlarımı sorguladım,varlığımı sorguladım.Son zamanlardaki inançsızlığımı düşündüm.Duştan çıkıp üzerimi giyinine kadar rutin işlerin verdiği uyuşmayı yaşadım.Sonra yatağa yaslandım.Duşta ısınan beyin alışkanlığına devam ediyordu.Sonra aklımdan güzel cümleler geçti.Ne de güzel konuşuyordum içimden.Sana söylemek geldi içimden.Ve şimdi bradayım.
Başlığı gördün ya işte.Aklıma ateistler geliyor arada.Neden inanmadıkları.Onlara nasıl karşılık vereceğim.Onlardan daha mı akıllı olduğumu sorguluyorum.Yoksa sadece çevreme uyum sağlayarak mı devam ettiriyorum inançlarımı.Korkak mıyım acaba?Küçükken inanmanın ne demek olduğunu merak ederdim.Çünkü öyle bir eylem ki sonsuz hayatımızı belirliyor.Doğru şeye inanmak.O zamanlar tam olarak anlayamadığımı ama ileride hikmetini anlayacağımı umuyordum.İnanmak çok daha genel bir alana yayılmalıydı bence.Ummadığımız yerlerde inanca rastlamalıydık.Bu şekilde inancın hikmetini kavrayabilirdik.
Şimdiden söyleyeyim inancın hikmetini hala kavrayamadım.Aslında Kuran'ı henüz tamamen okumamışken ya da hayat da bir çok şeyi okumamışken böyle bir olguyu tamamen kavrayamamı olağandışı bulmuyorum.Daha yolum var gibi.Bu en azından benim için bir yaşama motivasyonu.
"Allah var mı" sorusu aklıma geliyor bazen.Allah'ın varlığını şu ana kadar yaşadıklarımla kanıtlayamıyorum.Bunu kabul etmeliyim.Ama bazen düşünüyorum insanların neden Allah'ın olmadığına inanmalarını.Hayatta kavramlar ikiye ayrılıyor.
1-İnandıklarımız
2-İnandıklarımızdan yola çıktıklarımız
İnanmayı kabul etmek diye de okuyabilirsiniz burada.Gerçekten insanların hiçbirinin somut bir kavramı sorguladığını görmüyoruz.Mesela kalem.Ama kalem aslında insanların derin mi derin birikimlerinin üzerinde duran bir kavram.Yani dibini kimse göremediği için kimse kalemle alakalı derin düşüncelere dalmıyor.Şimdi birinci kategorimize bakalım.Bence "Allah var mı?" sorusu birinci kategorinin en önemli sorularından birisi.Ben bu kategoriye şunları da ekleyebileceğimize inanıyorum.
"Sanat var mı?"
"Doğru var mı?"
"İyilik var mı?"
"Adalet var mı?"
"Ben var mıyım?"
....
Ve varsalar tanımlarını sormakta birinci kategoride.Aslında baktığımız da insanların yukarıdaki soruları da sormadığını düşünüyorum.(En azından sıklıkla sormuyorlardır)Peki bu tür soruların cevapları ne?Bunu da düşünürken inanmanın istemekle arasındaki bağlantının farkına vardım.
"Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar."
Müzemmil Suresi 19.Ayet
Aslında birinci soruların cevapları biraz isteğe bağlı.Ben Allah'ın olmasını istiyorum.Olmadığı bir senaryoyu hayal edemiyorum.Benliğime inanabilmek ve hatta bir sürü şeye inanabilmek için Allah'ın varlığına ihtiyacım var.
"Ve fakat kim cimrilik etti ve kendini müstağni (hiçbir şeye muhtaç olmayan, zengin ve kendi kendine yeterli) gördü ise."
"Ve Hüsna’yı (Allah’ın Zat’ını görmeyi) yalanladı ise."
"O taktirde Biz, ona zor olanı (kötü akıbete götüren yolu) kolaylaştıracağız."
Leyl Suresi 8,9,10. Ayetler
Birinci kategoriye verilen cevapları artık sen de ihtiyacına göre cevaplarsın!
Aynı yollardan geçtim. Senin yaşı bilmiyorum ama üniversite öğrencisiyim. Ortalamadan tahmin edebilirsin. Bir Allah'ın olmasını böyle bir dünyada istemezdim zira onca ızdırap olacak onca haksızlıklar olacak ve ben adaletliyim diyeceksin. Sonra tüm kainatı bir insan için yarattığını söyleyeceksin. Yok abi. Bir cacık çıkmaz.
YanıtlaSilÇocukluktan bu yana öyle empoze edilmiş ki hala daha tam anlamıyla kurtulamıyorum bu düşüncelerden. Misal geçenlerde birkaç aksaklık yaşadım. Bunlardan biri arabanın çalışmamasıydı. İlk iki denemede marş almadı. Üçüncü denemen önce durdum. Eğer varsan ve beni düşüncelerimden ötürü cezalandırıyorsan diye Allah'a dua ettim. Bu sefer cumaya gidecem dedim. İlginçtir araba marş aldı bu sefer. Sonra eve geldiğimde baba ya dedim. Araba marş alırken problem oluyor diye. Biliyormuş. Bana anahtarları vermeden önce söyleseydi ben bunun bir cezalandırma olduğunu düşünmeyecek ve dua falan etmiyecektim. Yani elinde olmayan olayları hep bir ceza olarak değerlendiriyoruz. Peki ama ne için. Hadi benim günahlarım var. Savaş alanlarında büyüyen çocuklarında mı günahları var? Bilimsel bir istatistik. Psikopatların hatırı sayılan bir çoğunluğu çok ama çok kötü çocukluk geçirmiş. Şimdi bu çocuğun (gelecekteki psikopat) gelecekteki seçimlerini şu andaki yaşadıkları belirliyorsa ve şu anda yaşadıkları onun elinde olmayan veya çözüm üretemeyeceği şeylerse bu çocuk hangi günahının cezasını çekiyor? Böyle bir dünyada mı Allah olmalı? Allah'a sormalı o çocuğun suçu ne diye? Yanlış anlaşılmasın gelecekteki hali suçsuz demiyorum. Çocukken yaşadıklarının sebebi ne bunu sorguluyorum. Bu ve bunun gibi onlarca problem varken Kuran peygamberin evine ne zaman gidileceğini, ayrılınacağını, yemek yenileceğini ya da peygamberin eşleriyle hangi sırada yatacağı gibi konuları anlatıyor. Hatta bir kıssas var. Musa'ydı sanırım. Bir yere gidiyor ve oradaki duvarı devirip bir çocuğun ölümüne sebep oluyor. Sonra yanındaki biri soruyor ona neden diye? O da diyorki büyüdüğünde ailesinin inançsız olmasına sebep olacaktı!?! Abi bu ne s*kim iş. Yani madem adaletin böyle işliyor o psikopatları da küçükken öldür. Hatta yaratma aq.
Biraz uzun oldu biliyorum ama din meselesi b*ktur. Tamamen toplumları kontrol edebilmek için oluşturulmuş ıvır zıvırlar. Sonuç olarak hala islama inanıyorsan aç kuranı oku. Tabi arapça değil türkçesini oku (arapça biliyorsan -sadece okuma değil kelimeleri cümleleri anlayabliliyorsan- ayrı). Daha sonra kafana takılan şeyleri islami sitelerde araştır. Genel olarak cevaplarda hep şu mantığı fark edeceksin. "Bizim bilmediğimiz bir hikmeti var." Yalnız bu düşünceyi şu an yaşadığın bir olayın geleceğini etkileyeceği gerçeğiyle alakası yok. O dünyanın kanunu zaten. Neyse burada bırakıyorum. Ben burdan baya bir giderim.....
Bunları sorguladığın için yazıyorum. Yoksa s*kimde olmazdı :)