Sıkıcı bir yaz tatilinin ortasından selamlar.Canım çok sıkılıyor.Kendimi gerçekleştirme ihtiyacımı karşılayamıyorum.Sosyal açıdan son derece zayıf hissediyorum.Anlaşılmak bir lüks biliyorum ama anlaşılmamaktan da şikayetçiyim(Belki de dinlenilmemekten).Hayat çok havada benim için bu aralar.Neyse bayağıdır yazmıyordum bugün yaşadığım bir olay ilham verdi ve gecenin bu saatinde parmaklarım dans ediyor.
Olayı anlatayım zaten basit bir şey.Altı aylık halamın kızının evimize gelmesi.Zaten önceden de fark ettiğim her şeye pür dikkat bakması ve neredeyse her şeyin ilgisini çekmesi.Neden böyle peki?Çünkü yaşadığı her deneyim yeni.Evet yeni.Yeni çok güçlü bir kelime.Çocukken yaşadığımız şeyler sanki daha heyecanlı gelir değil mi?Çünkü çocukken onu yaşayan sen farklısın.Çocukken yaptığın her deneyim senin ilk deneyimin.Ve doğal olarak şaşırıyorsun.Duygular hissediyorsun.Bu da yaşadığın şeyi çok daha iyi ve kalıcı kaydetmeni sağlıyor.Bu yüzden çocukken yaşanılanları arıyoruz.Şimdi sana soruyorum:günde kaç defa şaşırıyorsun?En azından bir kez bile şaşırmıyor musun?Evet maalesef tek düze hayatlarımız bize hiçbir şey hissettirmiyor.Her günümüz aynı.Bu şaşırma dercemiz doğduğumuzdan günümüze aşağıdaki eğri gibi seyrediyor.
Ben de bu sıkıcı geçen yazımda bundan şikayetçiyim.Unutulmayacak anılar biriktirdiğim bir yaz geçirmiyorum.Çok şaşırdığım günler geçirmiyorum.Sanki günlerim yok oluyor ve ben de ölüyorum.Bu çok rahatsız edici.
Peki hala çocuklar kadar olmasa da şaşırmayı başarabilen insanlar var mı?Evet.Kimler bunlar öğrenen insanlar.Çok öğrenen insanlar.Özellikle de kendini her gün daha iyi öğrenen insanlar.İnsanın kendini öğrenmesi için birçok yol vardır aslında öğretilerin hepsi insana çıkar.Yani ne öğrenirseniz öğrenin ucu gündelik hayatınıza uzanır.İster müzik öğrenin ister ressamlık hatta isterseniz aşçılık.Günün sonunda aslında tüm bu öğrendiklerinizin dönüp dolaşıp kendinize geldiğini fark edecekseniz.Bu öğrenme işine ben bilim diyorum.Belki bilim diyince sizşn aklınıza deney tüpleri ve içindeki yeşil sıvı felan geliyor ama inanın bilim kesinlikle ne öyle komplike bir uğraş ne de hayatımızın dışında,sadece bilim insanlarının yaptığı,bir etkinlik.Bilim aslında o kadar sade ki onu aramızdaki en sadeler yapıyor yani çocuklar.
Çocuklar etrafında gördükleri her şeyi birer deney malzemesi gibi kullanıyorlar.Büyüyünceye kadar her şeyi deniyorlar.Bunlar sadece bir şeylerin tehlikeli olması veya bir şeylerin tatlı olması gibi günlük deneyimler değil.Aslında çocuklarımızın en büyük uğraştıkları bilimler sosyal bilimler.Bir bebek kendisiyle beraber annesini tanımaya başlıyor.Ve annesiyle bir bağ kuruyor.Sonra babasıyla belki de aileden diğer fertlerle tanışıyor ve onlarla iletişim kuruyor.Daha sonraları arkadaşları oluyor.Arkadaşlarıyla daha farklı ve ileriki yaşamına benzer ilk sosyal deneyimlerini yaşıyor.Arkadaşlarıyla küsüyor,kavga ediyor.Arkadaşlarına güveniyor ve daha niceleri..
Ve gecenin bu saatinde kendime bunu soruyorum şu uçsuz bucaksız dünyada hatta evrende öğrenecek şeyler bulamıyor musun?Böylesine muazzam bir meydanda ilgini çekecek hiç mi bir şey yok?Bu iki soruya verecek cevaplarım var lakin üçüncü soruya cevap verirken içim sıkılıyor.Şu kocaman dünyada tanımaya değer hiç mi insan yok?Belki var ama benim sorunum bulamamak.Bulamadığınız bir şeyin varlığı da yokluğu da aynıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder